Aklım duygularıma yenilir! Bu nedenle geceleri elime kalem almamam konusunda kendime söz vermişliğim var.Ancak kendinizden ödünler vermeye başladığınız durumlarla karşılaştığınızda kurallarınız da anlamını yitiriyor. Böyle bir durum işte bu;
Hayatımda ilk kez karşılaştığım ve belki bir daha hiç karşılaşmayacağım bir insanın, hayatım boyunca yaşadığım en büyük acılardan biriyle beni yüz yüze bırakacağını nereden bilebilirdim!
Aktif bir yanardağın içine doğru yüksekten atılsa o şahıs, yavaş yavaş düşse lavların içine ve bu sahne bir döngü şeklinde sonsuza kadar tekrarlansa anlayabilir miydi bana yaşattığı acının büyüklüğünü, bende bıraktığı o yıkımı.
Binlerce insanın festival nedeniyle toplandığı alan sizin için bir cenaze alanına dönüşmüş, o cenaze ise ayakta durmaya çalışan bizzat siz, adım attığınızda bir uçurumdan aşağı düşecekmişsiniz hissiyle donup kalan siz, o anlarda bedeninizin ruhunuza ne kadar ağır gelmeye başladığını hisseden siz ve gözlerinizin önünden, kalabalığın arasında kaybolup giden, tüm benliğinizle en güzel duygularızı ve hissedebildiğiniz ölçüde tüm sevginizi yüklediğiniz o.
Duygulara önem veriyor ve maneviyat önceliğiyse, kendisine yüklenen onca sevgiyi alıp gidemezdi ya ardına bile bakmadan! Gitti.
Umut varsa mücadele olmalı mutlaka, sevgi var ise hiç düşünme. Şartlar ve koşullar bir kişiye beslediğiniz sevginin şeklini de değiştirebilir ve bir aşka bile dönüşmesi mümkün.
Belki sana bunları anlatarak içimdeki bir 'acaba'yı ve küçücük bir umudu kendi elimle yok etmiş olabilirim. Ama kesinlikle kaybedecek bir şeyi kalmayan ben, sence senin gözlerinde o olası baharı aramaktan vazgeçer miyim?
Benden uzağa attığın her adım benim çöküşüm olsa da kalbindeki sevgiyi görüyorum, gaddar olmadığını biliyorum, içimden bir ses, 'bir ses var' diyor ve onu duyabilmem için sabretmem gerektiğini, zamanını beklemem gerektiğini fısıldıyor bana... Şimdi, onca gürültünün içinde senden gelecek küçük bir sevgi fısıltısı bile hakkım değil mi.. (ALINTI)